17 Eylül 2011 Cumartesi

Hologramın varsa güvenliğin tam

Moda'da ilginç bir Estanbul köşesi var. Hayli güzel; hatta Estanbul'a yakışmayacak derecede sakin bir köşe. İnsanlar yaklaşık 15 km'lik bir kıyı şeridi üzerinde tepede, çay-kahve içiyorlar. Hanımın isteği ve böyle yerleri keşfedip "aa ne kadar da güzel bir Estanbul köşesi, yine gelelim mi?" demesi için gitmiştik. Ben de Beyoğlu Sahaf Festivali'nden Avare Yıllar ve Yılanların Öcü'nü almış idim. Sevgili hanımım bir süre rahat bırakır da okurum diye de masanın üstünden hiç ayırmadım onları. Gittik bir süre kenarda, daha sonra denizi gören yerdekiler kalkınca da oraya oturu verdik.

Her şey güzel, Avare Yıllar ılık ılık içime akar, ben Avare Yıllar'ın devamı olan Cemile'yi Avare Yıllar'dan önce okuma puştluğunu yaptığım için, önüme gelen orta şekerliyi sertçe tabağına koyarken arkadaki abinin, karşısındaki kapalı kadın ve ota mümtazaman da boka gülen başı cumartesi günleri açık daha genç kadına anlattıklarına kulak mahpusu oldum:

- Şimdi var ya İslam öyle büyük bir din ki.. düşün bak koskoca hırıstiyan alemi bile onu taklit etmiş. O luther denen adam ne demiş? Allah ile kul arasına kimsenin girmeye hakkı yok, demiş. Bunu kimden, neyden çalmış? Kuran'dan, Muhammed'den! Yaa.. hanım abla..
Kendini Selahattin Eyyübi zanneden abi burada derin bir nefes alır sigarasından, kapalı kadının takdir eden sesler çıkartması üstüne:
- Bir de erasmus diye bir ecnebi var. Luther'le önderleri bu batının. Adam, Türk Gücü diye 100 sayfalık bir kitap yazmış. Ben de geçen kütüphanede (ki kendisinin muhasebeci olduğu diğer mono monologlarda öğrenilmişti) dolanıyorum.. bir baktım bu kitapç Ne lan bu dedim. "Hollandaca". Aldım okudum. Adam özetle, biz barbar değiliz; ama bu barbarlara karşı topraklarımızı savunmak için savaşabiliriz, demiş.
Çayları yenilenince çok daha başka bir konuya da parmak bastı Selahattin:
- Bu Polonya mııı.. İsviçre mi ne "oralarda".. geçen tvde gördüm. Bizim "prof"lardan biri gitmiş orda bir müzeye. Onların hükümdarlarının kıyafetlerini görmüş. Yahu diyor, aynı bizim kıyafetler. Gitmiş sormuş "prof abi". İlahi demişler, o hükümdarların zamanı moda merkezi neresiydi? İstanbul imiş.. yaa. çağlara meydan okuyan imparatorluk varmış bu şehirde zamanında.

Ben bu abinin yan masamda oturmasına daha fazla dayanamayıp hesabı ödemeden kalktım. Avare Yıllar yarım kaldı. Vapura kadar yeknesak adımlarla Selahattin'i düşündüm.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder