28 Eylül 2011 Çarşamba

Kırmızı Elbiseli Kız ve Ağır Deri Montlu Çocuk



     Müthiş sinirli şekilde "Balık Pazarı" tabelasının altından bir kız kalabalığa karışıyordu: elinde kırmızısı sarısı bol, beyaz yaldızlı kağıda sarılı çiçekler, yüzünde kırılmış ayna uğursuzluğu ve gözlerinde asılı iki tane iri damla. Her halinden sinir akıyor, bu sinir havanın soğuğunda buz kesiyordu. Bunun nedenini soruyordum kendime ki, arkadan çiçekleri bir süre elinde taşımış olduğu her halinden ve yüzünden belli, üzerinde ağır bir deri mont, gözlerinde siyah kızın gözündeki damlalara benzer damla gözlüklerle bir çocuk aynı "Balık Pazarı" tabelasının altından bir tazı çevikliği ile Galatasaray tarafına doğru fırladı. Bütün bu olan biten birkaç 30 saniye içinde olup bitti. Kızın üstünde kırmızı bir elbise var idi. Hava müthiş soğuk, sepken kar tüm gökyüzünü çok ucuza kiralamıştı. Çocuğun elinde birazdan bir telefon gördüm. Görüş alanımdan kaçtı gitti. Ancak demin Taksim tarafına koşar adım ilerleyen kız geri geldi. "Balık Pazarı" tabelasının altında durdu. Telefonunun çaldığını orada önünden geçen yaklaşık 70 kişiye belli etti. Telefonu sonra kahverengi çantasının hem ön hem  minik gözüne koydu ve her kadın gibi beklemeye başladı. Her kadın gibi çünkü bu duruşta yerdeki ilanlara tama etmemesine bir yücelik bir asillik, ama aynı zamanda yerdeki ilanda yazılı yeni açılmış olan kuaförün fönü kaça yaptığının merakı var idi. Bu duruş ve bekleyişin çok ani ve belki de vakit kaybettirmiş olacağını düşünerek "Balık Pazarı" tabelasından içeri daldı. Burnuma o an müthiş kılçıklı, derisi kedi midelerinde, yumuşak bir takım tuzlu kokular geldi.
     Kim olsa çekip giderdi. Ben bekleyip ne olacağını merak ettim. Sulu sepken tazyikli bir takım gökyüzü nesnelerinin bereme düştüğü, sıcağın gram olmadığı soğuk bir ocak gününe döndü. Çocuğun bir elinde kan, bir elinde ter ile "Balık Pazarı" tabelasından içeri girdiğini gözlerimle gördüm. Girsem mi acaba "Balık Pazarı" tabelasından çocuğun peşi sıra? Gözlerinde kıza bağışladığı iri damlalar gibi bir damla gözlük? Birkaç saniye düşündükten sonra "ya hep ya hiç dinini.." diyerek çocuğun arkasından yollanmaya karar verdim. Kızın tepkisi beni ölümden sonrası kadar merak ettiriyordu. İlk adımımı atar atmaz sendeledim. İki nedeni vardı: su dolu bir çukura basmış, bileğime kadar ıslanmıştım. İkincisi: ağır deri montlu ve damla gözlüklü çocuk, kırmızı elbiseli kızın beline dolanmış "Balık Pazarı" tabelasının altından bana doğru geliyordu. Kızın elinde kırmızısı sarısı bol, beyaz yaldızlı kağıda sarılı çiçekler. Bana bir hayli yaklaşıp, Tünel tarafına doğru yollandılar. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder