15 Nisan 2012 Pazar

Allah'ı Öldüren Çocuk

Dündar kanepedeki yerini iyice doldurmuştu. Hepi topu 109 cm vücudu sıcacık ve alışılmış bu kanepede siperine sığınmış bir asker gibiydi. Az ileride annesi ve babası sessizce konuşuyorlardı, odanın penceresi açıktı:



- Amma yapıyor annen de. Zaten yarı ölü gibiydi adam. Hastaneye kaldırıldığı iyi oldu, Allah'ın işi işte, annen de rahatlar.
Kadın kum gibi bir sesle: 
- Doğru konuş. Adam diye küçümsediğin benim babam. Senin baban sanki...
- Ne alakası var benim babamla? Hem küçümsemedim ki babanı. Babama niye laf ediyorsun?
- Senin babanın bir faydası mı oldu bize?  Adam diye aşağıladığın babam biz evlenirken, bir evini bize verdi. Benim babam...

Kadın cümlesini bitiremeden boynunu büktü ve elleriyle yüzünü kapadı. Adam aniden koltuktan kalkıp pencereye yöneldi; ezan okunuyordu. Dündar, üzerindeki ceviz rengi battaniyenin altında boylu boyuna uzandığı minik gövdesini kıpırdattı. Aslında çoktan beri annesiyle babasını dinliyordu. Salonda sıkça uyuyor gibi yapıyor, sonra salonda o an kim varsa onları dinlemeye bayılıyordu.


Neler duymamıştı ki? Annesinin arkadaşı ve yan komşuları Aylin Hanım'ın apartmandaki üniversiteli bir gençle sinemaya gittiğini, annesinin vücudunda belli bir düzende olması gereken bazı şeylerin zamanında olmadığını, bu zamanında olmayan şeylerin sürekli Aylin Hanım'da da olduğunu, iki kadın ne zaman bir araya gelse bacaklarındaki-kollarındaki-yüzlerindeki tüyleri aldırmanın hesaplarını yaptıklarını duymuş; babasının telefondaki arkadaşıyla konuşurken işten çıkmaya karar verdiğini ama karısına bunu şimdilik söylemeyeceğini öğrenmişti. Ama bunların ne anlamı vardı ki? Aslında Dündar'ın tek bir hesabı vardı: Uyuma numarası yaparken, her defasında numarasını yaptığı insanların kendisi hakkında konuşacağına kesinlikle inanıyordu. Ama pek ender şekilde bu hesabı tutuyordu.

Şimdi de dedesi hakkında bir adamın bir şeyler peşinde olduğunu duymuştu. Kimdi bu Allah?


...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder